. e d e b i d u a l i t e

l o a d i n g

Genel

Dresden Ateş Fırtınası

Dresden Ateş Fırtınası

Nedir bu insanın insana zulmü? Hiç anlayamadım ve sanırım ömrüm oldukça anlayamayacağım. İnsanların ya da devletlerin kendinden olmayanlara reva gördükleri ve ‘savaş’ gerçeğinin arkasına sığındıkları nice acıya tanıklık etti bu gözler. Tarihe merakım nedeniyle nicelerini de okudum, izledim. İnsan türünün ortaya çıkmasıyla hep bir ‘güç savaşı’ süregelmiş. Dünya döndükçe de sürüp gidecek. Savaşlar birçok acıyı meşru gösterse de, daha sonra ‘savaş suçu’ sayılacak, Uluslararası Ceza Hukuku açısından ‘suç’ teşkil eden fazlasıyla olay meydana gelmiş ve gelmekte.

Bunlardan biri de ‘Dresden Bombardımanı’. Tarihin 13 Şubat’ı 14 Şubat’a bağladığı gece başlayan 15 Şubat’a kadar şehri yenmiş ekin başaklarına çeviren akılalmaz bir bombardıman.

İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına yaklaşıldığında Sovyet birliklerinin etki alanını genişleterek Nazi gücünü azaltmak amacıyla ABD’nin ve İngiltere’nin verdikleri ortak kararla başlayan o korkunç saldırı…

ABD Ordusu Hava Kuvvetlerinin (USAAF) ve Britanya Kraliyet Hava Kuvvetlerinin (RAF), Alman Wehrmacht birliklerinin hava savaş birimi olan Luftwaffe üzerinde üstünlük sağlamayı düşündüğü saldırı…

Amaçları Alman stratejik ve lojistik bölgelerini bombalayarak Alman kuvvetlerine sorun çıkarmak olan İngiltere ve ABD, Berlin ve civarındaki askeri mühimmat fabrikalarının yanı sıra demir yolu hattı ile doğudaki lojistik ağının kalbini oluşturduğundan stratejik önemi yüksek olan ‘tarihi’ Dresden şehrini de hedef almıştı.

Tarihi diyorum çünkü tarih boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır Dresden. Bunun yanında güzel sanatlar açısından oldukça gelişmiş bir şehirdir. Dresden’i bir savaş stratejik noktası olarak mı yoksa bir kültür şehri olarak mı anabileceğimi sorsanız, hiç düşünmeden ‘kültür şehri’ olarak derdim. ‘Otuz Yıl Savaşları’ gibi birçok talihsiz olayda hasar görmesine rağmen toparlanmayı başarmış bir şehir, bombardıman nedeniyle oluşan ateş fırtınasına maruz kalan bir şehir…

Ateş fırtınası diye bahsettiğimde olayın vahametini ne kadar anlatmış oldum, bilmiyorum. Şöyle anlatsam sanırım daha iyi anlaşılır.

Yangından kaynaklanan bir girdap kendi hava sistemini başlatıyor. Bu hava sistemi tahmin edeceğiniz üzere oldukça sıcak. Yükselen, dönen, duman, kül ve ateşten oluşan büyük bir akım. Ve yine tahmin edeceğiniz üzere atmosferdeki oksijeni yok ediyor. Çevresindeki her şeyi bu girdabın içine çekiyor.

Şimdi lütfen hayal edin. Bir akşam evinizde ailenizle oturuyorsunuz. Bir bombardıman başlıyor. Bu öyle bir bombardıman ki evinizin çatısı uçuyor ve içeri düşen bombalar büyük bir yangın çıkarıyor. Bu bombardımandan bir şekilde kurtulmayı başardınız ve can havliyle kendinizi dışarı attınız. Dışarıda da tüm evler aynı şekilde yandığından sokakta kısa sürede oluşan sıcak hava dalgası derinizi haşlıyor. Hatta oluşan yangın fırtınaları sizi içine çekiyor. Sıcak havadan ölmezseniz oksijensizlikten ölüyorsunuz.

1.181,6 ton yangın bombası da denilen fosfor bombası ve 1.477,7 ton patlayıcı gücü yüksek bomba o gece bir şehrin üzerine yağdı. Bu bombalar sonucu oluşan ateş fırtınasından çoğunluğu kadınlardan ve çocuklardan oluşan 25.000 civarında insan kurtulamadı. Şehir merkezinin yüzde doksanından fazlası yıkıldı.

Üstelik bu ne ilkti ne de son olacaktı. Hamburg’da, Kassel’de, Darmstadt’ta, Ube’de, Yamaguchi’de, Tokyo’da ve Hiroşima’da da benzer olaylar yaşandı.

Günümüze geldiğimizde bakıyorum ki insanlar hâlâ şehirleri ve insanları yerle bir ediyor, yok ediyor. Yok ettikçe var olacağını sanıyor. Bilmiyor ki yaşattıkları her felaket kendi ruhlarında da derin yaralar açmaya devam ediyor.

Dresden, her seferinde olduğu gibi bu bombardımanın acı izlerini zaman içinde silmiş bir şehir. Yine bir kültür şehri. Bombardımanın her yıl dönümünde kurbanların anısına, barış gösterileri, yürüyüşler ve dini törenler düzenleniyor. Bir kültür şehrine de başka türlüsü yakışmazdı, değil mi?