. e d e b i d u a l i t e

l o a d i n g

Genel

Neler Oluyor?

Neler Oluyor?

Evet, sahiden neler oluyor?

Kuytu köşelerden tuhaf sesler gelmeye başladı. Üstelik bunlar, öyle sıradan konuların telaffuz edildiği basit açıklamalar da değil. Bir gizem furyasıdır almış başını gidiyor.

Astral seyahatler, sır kapıları, yapay zeka, uzaylılar, rezonans kanunu, dünya rüyasından uyanmak, metaverse dünyasında yaşamak gibi konularda, çoğunlukla kaynağı güvenilir olmayan garip açıklamalar! Nedendir bilinmez, hepimizi dünyamızın tehlike altında olduğuna inandırmaya çalışıyorlar.
Hayatın anlamını ve yaradılışın tanımını tekrar düşünür olduk. Zihinlerimizdeki “Biz kimiz ve dünyaya niye geldik?” sorusunun cevabı da değişmeye başladı.

Bütün bunlar gelişen teknoloji sayesinde mi oluyor? İletişimin fazla kolaylaşması ile insanların kurgusal hayal dünyalarını rahatlıkla paylaşabiliyor olmaları sakıncalı mıdır? Ya da gerçekten dünya-insan bütünseli farklı bir evreye mi geçmeye başlamıştır?  
İlk insandan bugüne kadar geçen zamanda, insanlığın tanımı ve sonu hakkında hiç bu denli yoğun düşünce fırtınası olmuş mudur, bilinmez. Ancak tuhaf bir zaman diliminde yaşadığımızı kabul edelim.

Bu arada öylesine ilginç bilimsel çalışmalar ve keşifler oluyor ki, zavallı insan neslinin kafasının karışmasını normal olarak görebiliriz. Gerçek keşifler ile uydurma teorileri birbirinden ayıran mekanizmayı henüz kuramadığımız da düşünülürse daha epeyce çileli bir yolumuz olduğu aşikârdır.

Bu girizgâh sonrasında asıl maksadımız olan sorumuzu ortaya koyalım:

İnsanlık varoluştan bugüne kadar sürekli gelişim içinde midir?

İlk bakışta, teknolojik olarak elbette gelişiyor diyebiliriz. Hatta öylesine gelişiyor ki, geldiğimiz noktada kendi ürettiğimiz teknolojiden korkmaya başladık. Yapay zeka veya nükleer reaksiyon denildiğinde çoğumuzda henüz tanımlayamadığımız garip bir ürperti olmaktadır.

Acaba insanlık, algı seviyesi ve entelektüel kapasite olarak da aynı ölçüde ilerlemekte midir?

İşte bu soruya kolaylıkla “Evet” dememiz mümkün değildir. Hatta biraz daha derinlemesine düşündüğümüzde, yani halk tabiri ile konuyu kurcaladığımızda bazı ilginç gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalıyoruz.

İnsanoğlu binlerce yıldır aynı algı seviyesinde mi kalmıştır? Hatta daha etkileyici ve çarpıcı bir soru ilave edelim. Zaman içinde insan eli ile oluşan dışsal karmaşa yüzünden algımızı belirli seviyede tutamamış olabilir miyiz?

Elbette insanlığın algı seviyesini ve entelektüel birikimini ölçmenin bir yolu yoktur. Fakat bu konuda yorum yapabilmek için elimizde güçlü iki silahımız var:

Edebiyat ve Sanat.

Şimdi bu silahlarımızı kullanarak bazı gerçeklerle yüzleşelim.

Varoluştan bugüne
- Yazılmış en uzun destan Mahabharata, binlerce yıl öncesine aittir ve yazılış tarihi bilinmemektedir.
- Kutsal kitaplardan sonra en fazla okunan eserlerin büyük çoğunluğunun tarihi en erken bir asır öncesine aittir.
- En beğenilen besteleri, resimleri düşündüğümüz zaman da sürecin benzer olduğunu görmekteyiz.

Bu örnekleri fazlasıyla çoğaltabiliriz…

Asıl mesele şimdi başkalaştı…

Her ne kadar tartışmalı olsa da insanlığın algı ve entelektüel gelişim süreci kendi içinde masumdu ve kontrolümüzdeydi. Artık kontrolümüzden çıkmak üzere olan bu organik halimize buğulu gözlerle el sallayarak veda etmek üzere olabiliriz.

Şöyle ki; adı henüz belli olmayan bu yeni çağın en etkin gelişmelerinden biri yapay zekadır. Yaşamın diğer alanlarında neler olacak bilemeyiz ama konumuz olan edebiyat ve sanatın yapay zeka ile buluşması doğal estetik kaygılarımızı artırmaktadır.  
Yapay zekaya, daha uzun destan yazdırabiliriz, kusursuz resimler yaptırabiliriz, seviyesi önceden belirlenen tiyatro eserleri de yazdırabiliriz… Tahmin edileceği üzere daha birçok şeyi kolaylıkla yaptırabiliriz.

Eğer süreç bu hızla ilerlerse, yakın zamanda kitapların ya da sanat eserlerinin üzerinde, “yapay” ya da “organik” diye kodlama mı göreceğiz? Hatta daha da ileride “organik eser üretimi” tamamen kalkacak mı?

Eğer böyle bir süreç gelişirse, insanlığın yaradılışından gelen üretme dürtüsü ne olacak?

Halk arasında söylendiği gibi “kafamızda deli sorular”…